NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ
حَنْبَلٍ
حَدَّثَنَا
يَحْيَى بْنُ
سَعِيدٍ عَنْ
ابْنِ
جُرَيْجٍ
أَخْبَرَنِي
أَبُو
الزُّبَيْرِ
سَأَلْتُ
جَابِرَ بْنَ
عَبْدِ
اللَّهِ عَنْ
رُكُوبِ
الْهَدْيِ
فَقَالَ
سَمِعْتُ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَقُولُ
ارْكَبْهَا
بِالْمَعْرُوفِ
إِذَا
أُلْجِئْتَ
إِلَيْهَا
حَتَّى تَجِدَ
ظَهْرًا
Ebu'z-Zubeyr, Câbir b.
Abdillah'a kurbanlık deveye binme meselesini sordum. O dedi ki:
(Ben) Resûlullah
(s.a.v.)'i;
"Ona binmeye mecbur
kaldığın vakit başka hayvan buluncaya kadar her zamanki gibi bin"
buyururken işittim.
İzah:
Müslim, hac; Nesâî, menâsîk
Bu hadis-i şerif,
zaruret halinde hacı adayının içinde bulunduğu
zor durumdan kurtuluncaya
kadar kurbanlık deveye binmesinde bir sakınca olmadığını ifâde
etmektedir. Bu mevzuda ulemâ ihtilâfa düşmüştür. Ulemanın bu mevzudaki
görüşlerini şu şekilde özetleyebiliriz:
1. Kurbanlık deveye
binmek kayıtsız şartsız caizdir.
Urve b. Zübeyr,
Zahiriyye ulemâsı, Kaffâl ve Mâverdî bu görüştedirler. Delilleri ise, bir
önceki hadis-i şeriftir. Sözü geçen ilim adamları, bir önceki hadis-i şeriften
kayıtsız ve şartsız olarak kurbanlık deveye binilebi-leceği hükmünü
çıkarmışlardır. Çünkü önceki hadis-i şerifte geçen "deveye bin" sözü
mutlaktır.
Fakat bir önceki
hadisin konumuzu teşkil eden hadisteki "Ona binmeye mecbur kaldığın
vakit" sözüyle kayıtlandığı, kendilerine hatırlatılarak, bir önceki
hadisin, bir hacı adayının kurbanlık deveye kayıtsız şartsız binmesinin caiz
olduğuna delâlet eden bir delil olmayacağı ifâde edilmiştir.
2. Bir ihtiyaç
duyulmadan kurbanlık deveye binmek mekruhtur. Bu görüş ise en-Nu'man, İmâm
Mâlik, Şafiî, Ahmed ve İshâk'dan irvâyet olunmuştur.
3. Kurbanlık deveye
ancak zaruret halinde binilebilir. Bu da Hanefî ulemâsının görüşüdür. Ancak
Hanefî ulemâsına göre hacı adayı kurbanlık deveye binerek veya yükünü
yükleterek hayvana bir zarar verecek olursa bu zararı ödemekle mükellef
tutulur. Şafiî ulemâsı da vâcib olan kurbanlığa binildiği veya yük yüklendiği
zaman hayvana verilecek zararın ödetilmesi noktasında Hanefî ulemâsıyla
birleşmektedir.
Mâlikî ulemâsından
İbnü'I-Arabî'ye göre, hacı adayı mecbur kaldığı zaman kurbanlık deveye biner.
Fakat dinlendikten sonra iner. îmam Mâ-lik'in meşhur olan görüşüne göre ise
hacı adayı zaruret halinde kurbanlık deveye binebilir ve bu şartla kurbanlığa
binen hacı adayının dinlenince inmesi de gerekmez.
4. Mutlak surette
kurbanlık devey'e binmek vâcibdir. Zahiriyye ulemâsından bazıları bu
görüştedirler. Delilleri ise, konumuzu teşkil eden Ebû Dâvûd hadisidir. Sözü
geçen ulemâ bu hadiste geçen "ona bin" emrinin zahirine sarılarak bu
hükme varmışlardır. Bu hükme varırlarken aynı zamanda Balıîrc (sütünü putların
hizmetçilerinden başka kimse içemeyen deve) ve sâibe (putlara adandığı için
üzerine binilemeyen ve yük vurulamayan deve) denilen develere binmeyen
cahiliyye Araplarına muhalefet etmek istedikleri gibi Hz. Ali'den rivayet
edilen şu hadis-i şerifi de dikkate almışlardır: Bir kimse;
Beyt-i Şerife kurbanlık
olarak gönderilen deveye binebilir mi? diye Hz. Ali'ye soruldu. O da şöyle
cevap verdi.
Bunda bir sakınca
yoktur. Nebi (s.a.v.) yürümekte olan bazı kimselere rastlamış da onlara benim
kurbanlık devem ile kendi kurbanlık devesine binmelerini emrettikten sonra
şöyle buyurmuştu. "Sizin kendinize örnek alacağınız en faziletli şey
Nebiiniz (s.a.v.)'în sünnetidir."[es-Sa'âtî, el-Fethu'r-rabbânî, XIII,
42.] Ancak bu hadisin senedinde Muhammed b. Ubeydillah b. Ebî Râfi' vardır.
İbn Hıbbân bu zatın güvenilir bir kimse olduğunu söylemişse de bazı kimseler
zayıf bir râvi olduğunu iddia etmişlerdir. Dolayısıyla bu hadis delil olma
niteliğinden uzaktır. Ayrıca bu dördüncü görüş "metinde geçen "ona
bin" emrine muhâtab olan kişi, kurbanlık deveye binmeye fevkalâde muhtaç
olduğu için bu emre muhatap olmuştur. Binâenaleyh bu emir mutlak vûcüba delâlet
etmez," gerekçesiyle reddedilmiştir. Kurbanlık deveye binme konusunda
ulemânın görüşü bundan ibarettir.
Ayrıca ulemâ kurbanlık
devenin üzerine yük vurulup vurulamayacağı konusunda da ihtilâf etmişlerdir.
Mezhep imamlarından İmâm Mâlik kurbanlık deveye yük vurulmasını caiz görmezken
ulemânın büyük çoğunluğu "ihtiyaç halinde bunda bir sakınca yoktur,"
demiştir.
Bir hacı adayının
kurbanlık deveye başkasını bindirip bindirememesi konusunda da ulemânın
çoğunluğu "ihtiyaç duyulmak şartıyla insanın kendi devesine başkasını
bindirmesinde bir sakınca yoktur," demişlerdir. Ancak ücretle kiraya
vermenin caiz olmadığında bütün ilim adamları ittifak etmişlerdir.
Kurbanlık devenin
sütünün içilip içilmemesi konusunda ulemanın görüşlerini şöylece özetlemek
mümkündür:
1. İmâm Mâlik'e Şafiî'ye,
Hanefî ulemâsına ve diğer ulemânın büyük çoğunluğuna göre kurbanlık devenin
yavrusu süte kandıktan sonra kalan sütü içmek mekruhtur. Bu sütün fakirlere
sadaka olarak verilmesi icâb eder. Şayet içilmişse İmâm Mâlik'in dışında bütün
ilim adamlarına göre içilen sütün bedeli tasadduk edilir. İmâm Mâlik'e göre
ise, şayet süt içilmisse bir daha onun için para tasadduk etmeye lüzum yoktur.
2. İmâm Ahmed'e göre
ise, yavrusu süte kandıktan sonra kurbanlık devenin sütünü içmekte bir sakınca
yoktur. Çünkü memede kalan süt hayvana zarar verir. İmâm Ahmed'in bu konudaki
delili el-Muğîre b. Şu'be'-nin şu sözüdür: "Birgün adamın birisi Hz.Ali'ye
(kurbanlık) bir inek getirmişti de Hz. Ali Ona "Bunun sütünü içme. Ancak
yavrusu kandıktan sonra geriye kalan sütünü içebilirsin"
buyurdu."[Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, V, 236.] Fakat anneye zararı olmayan
veya yavrunun^muhtaç olduğu sütü içecek olursa bu sütün fiatını tasadduk etmesi
gerekir. Çünkü bu sütü almakla yavrunun hakkına tecâvüz etmiş sayılır.[İbn
Kudâme, el-Muğnî, III, 540.]